‘Dersini halk verir, siyasetçiler ayaklarını yerden kaldırır’
Seçim atmosferindeki çalkantıların siyasi tabloyu nasıl etkileyeceği ve tüm bu olaylara toplumun nasıl tepki vereceği tartışmaları gündeme geliyor. Kararın yazarı Ahmet Taşgetiren, “Kör edici ‘destek’ başlıklı yazısında, bu büyük depremden tüm ülkenin ders alması gerektiğini belirtti. Halkın hükümete sorumluluklarını hatırlatması gerektiğini belirten Taşgetiren, halkın, Muhalefetin de ülkeyi yönetme sorumluluğu varsa takdirle karşılarım.Taşgetiren’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Hükümet belli ki depremin önümüzdeki dönemde ‘belalar’ olduğunu ve bunun bedelini ödeyeceğini biliyor.
Yani en azından depremden önce kampındakileri korumak için bazı malzemeler üretmeye çalışıyor.
(…)
Ancak bu tür büyük felaketlerde ülke için ders çıkarmakta fayda var. Bir sonraki döngüde ülkenin aynı felaketleri yaşamaması veya yaşanacaksa daha az can kaybı yaşanmaması için öncelikle sorumlu ekipler gereken dersi alacaklardır.
Halk dersi verir. Halk, sorumlulara, ‘Biz sizi bu tür sorunları göresiniz, önlem alın, milleti ve ülkeyi koruyasınız diye seçtik’ diyor. Neden yapmadın? Daha iyi hizmet sunulamaz mı?’
Böyle bir halk, yönetimleri silkeleyip kendine getirir. Deprem bölgesinde gücü sarsan sesler yükselseydi hem mevcut hükümete hem de gelecekte ülkenin sorumluluğunu alacaklara ‘ibret’ olurdu. Bahaneleri yiyip özümseyen kitleler yerine her propagandayı sorgulayan bir halk, ülkenin sağlıklı yönetiminin her zaman teminatıdır.
Halen deprem bölgesini gezen Cumhur İttifakı ileri gelenleri, ‘Bizi unuttunuz, canımız enkaz altında kaldı, soğukta dondu, neredesiniz?’ Soru soran seslerle karşılaştıklarında mı ayaklarına basıyorlar, yoksa ‘Padişahım çok yaşa’ sesleriyle mi hitap ediliyor?
İktidarı sorgulayabilen bir ‘Üs’ün varlığının o ‘Üs’ün kendisine bile bir faydası olmayacağından herkes emin olsun. Güç için de iyidir. İktidarlar övgü ile hakikatten yana gitmezler, bilakis tenkid ve tenkid ile hakikat üzerine hareket ederler. Çünkü ayaklarına çok yakışıyorlar. ‘Kılıçlarımızla sizi doğrultacağız’ diye uyarılan Halife Ömer’in hata yapma lüksü var mı? Ama gelin, ‘Oylarımızla sizi düzelteceğiz’ diyen bir halk bulun.
Meselenin diğer boyutu, mevcut hükümeti eleştiren ve ülkeyi yönetme tasavvurundaki siyasi hiziplerle ilgilidir. Orada oluşan ‘kamp ruhu’ başka bir potansiyel sorunu da beraberinde getiriyor. Ülkede kutuplaşma o kadar derinleşiyor ki, mevcut yönetim kadrolarına olan öfke her şeyin önüne geçiyor, bir an önce onlardan kurtulma duygusu, iktidara talip olan takımların kabiliyetini, tutarlılığını, birikimini akla getirmiyor. yönetimin ve iktidar olması durumunda yapılması taahhüt edilenlerin niteliğini ve mevcut sorunları gündeme getirmekten kaçınır. , kapsar. “Yeter ki ülkeyi bu hale getirenler bırak gitsinler” söyleminin ön planda olması isteniyor.
Şu anda muhalefet böyle bir zemin üzerinde yürüyor ve toplumun iktidardan bıkmış kesimleri, muhalefetin sadece iktidarı sarsan boyutlarını görüyor. Bunlar siyaset temelinde olağan şeyler. Sarsıntı bu üssü ele geçirdi ve herkesi kendi atmosferine aldı.
Ama sonuçta siyaset, ülkeyi yönetmeye talip olmaktır ve iktidar o alanda sınanırsa muhalefet de o alanda yeniden sınanır. O yüzden muhalefet kendisine ‘bu ülkenin sorumluluğunu taşıyabilme kapasitesi’ açısından bakmalı ve başta taraftarlar olmak üzere halk bu potansiyelin var olup olmadığını sorgulamalıdır.
Depremlerin bu kadar yıkıcı olmasında ‘kötü yönetimlerin’ etkisi varsa, oylarıyla iktidarı ve muhalefeti belirleyecek olanlar, en azından yarın sorumlulara, yarın sorumluluk taliplerine ‘söyleyecekler’ desinler. kaybettikleri canlar ve varlıklar uğruna.
Ölülerin üzerine bir bardak soğuk su içmek anlamına gelen davranışlar her ülkenin sorunu. “Nasıl yönetilirsen öyle yönetilirsin” Bu aslında demokrasidir. Zalimden razı olan, o yanlışta ortaktır, demek ki Hak, hükmedeceği vadide bulunanı sorgulamayan, beklenen yanlışa kapı aralıyor demektir.” (HABER MERKEZİ)