Behzat C. Hammer ve Rose: Kırmızı Volkswagen metalik Camaro’ya karşı
Telefonuna “o” diye cevap veren cinayet amirimiz, duygusallaştığını iddia edenlere, tek sosyal etkinliği köşke gitmek olanlara, hayali tavşan besleyenlere, ahmak ve romantik olanlara “saçma” yanıtını verdi. Duyarlı ve ilgisiz olan Behzat Ç., sonunda geri döndü ve Behzat Ç., Blu Tv’de başladığı online yolculuğuna devam etme kararı aldı. yeni projelere başlamak için “kendini öldürmek” zorunda kalan sermaye sınıfı psikopat”, eksik bir şey yok gibi görünüyor. Hayalet, Akbaba, Memduh Başgan ve Şule yine dizide… Üstelik yeni isimler de karşımıza çıkıyor. Ekibin derinleştiğini söyleyebiliriz.
Elbette dizinin ana hikayesi, beslendiği kaynaklar, tarzı pek değişmemiş olsa da Behzat Ç. çağa ayak uyduran bir gösteri sunuyor. Yayına başladığı ilk dönemde (2010-2013, Star TV) bile televizyon izleyicisine hitap etmediği sıklıkla vurgulanan ve küfürlü sahneleri internette sansürsüz yayınlanan dizinin süresi kısalmıştı. platforma aktarıldığında 45 dakikaya indi ve bu aceleci durum hikayenin eski tadına varmamızı engelledi. Behzat’ın ideal döneminin kısa değil, hikâyenin ihtiyacına göre uzun olması gerektiğini anladık.
CHEVROLET SONUNDA T
Diziye geçmeden önce “köprünün altından çok sular akıyor”a ve bu fani (dolayısıyla “teknik” değişimlere) ve korunan unsurlara değinmek gerekiyor. Biliyorsunuz dizi yayına girince oyunu kendi kurallarına göre oynamayı tercih eden savaşçı Emrah Serbes, idealizm ve pozitivizm boşluğunu koruyarak vicdanlı, sözde “yerli ve milli” bir katil ve yaratıcısı olmaya çalışıyor. Ankara polisiye hikayemizin yani eserin sahibi cezaevindeydi. Yazar geçen yaz serbest bırakıldı ve t aldı.
Alkollü araç kullanırken kaza yapan Serbes’in çarptığı araçta Özçelik ailesinden anne, baba ve kızlarından 3 kişi hayatını kaybetti. Bu kazada iki şeyin ortalığı karıştırdığını söyleyebiliriz: Serbes’in çok hasar görmemiş son modeli Camaro ve tutukluluğu sırasında uzattığı mikrofonlara “benim adım Emrah Serbes, sonunda T yok” demesi. . Kazadan sonra “Behzat komiser olarak bu cinayeti nasıl yorumlayacak merak ediyorum” diye düşündüm; çünkü kaza hem ironik hem de acı vericiydi… Emrah Serbes, kurmaca karakterinin popülaritesi ile bir Chevrole(t) Camaro yapmayı başardı. Bu kazanın sonunda güçlü “T”li Camaro ve tabii ki yüksek miktarda tüketilen alkolün de etkisiyle Clio’su ile tek başına seyir halinde olan bir aileyi paramparça etti. Yani kurmaca dünyanın (dilin kemiği, benzetme yok) cinayet şefi Behzat, ölümlüler dünyasında “cinayet”i kışkırtmıştı. Behzat konuşsa, storyboardlardan fırlasa, konuşsa ne acısı olur? Mesela o meşhur odada, yaratıcısının sözünü alıp, başını yavaşça on beş derece eğerek, “Siktir git la olm” der miydi? Göz devirir miydi? Behzat amir’in yaratıcısına ne diyeceğini, nasıl yerleşeceğini/yerleşeceğini muhtemelen hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Boyumuzu aşan yerden dönüp hayatın acımasızlığı karşısında diz boyu değerlendirelim.
KURUMUŞ KAN, TOZ DERECELİ FIRTINA MEVSİMİ
Behzat 2019 yılında platforma geçtiğinde ‘içten’ bir sorunla başladı. Müdür Tahsin vuruldu ve Behzat hemen kolları sıvadı ve suçluların peşine düştü. Ancak bu sezon suçlular adına Ercüment Çözümer ve Memduh Başgan öne çıkarken, Behzat’ın fazla söz hakkı kalmamıştı.
Polisiye dizisi yıllar sonra yeni bir hikaye olan Hammer ve Rose ile geri döndü. Üstelik yine bir iç sorunla başlıyor. Cinayetin kedisi Gaspi zehirlenir. Amir bir kez daha işe koyulur. Şüpheli belli ama bu sefer işler biraz karışık.
Akbaba, Hammer ve Rose’u bizim için özetliyor. “Kıyamet geldi ve biz hala buradayız” hissini paylaşmak. Ankara yeni bir savaşa hazırlanıyor. Bir yanda kem gözler ve yürekler… Demirdelen Holding’in cani oğlu Yücel ve kansız bir şekilde işleri yoluna koymaya çalışan kızı Engin… Tabii ki gizli ortakları; dağlarda yılan, eski komando Memduh Başgan, şehirlerde rüşvet verdi. Ankara’da hangi taşı kaldırayım diyen Başgan; Devlete değil, devlete kendi içine sızmış, işinden, silah kaçakçılığından hiç sapmamış bir karşı siyasetçi. Bir yanda Ankara cinayet ve örgütlü… Behzat’ın eski dostu Bekir, bu aileyi araştırmak için Ankara’ya gelmektedir. Doğal olarak gelen tek kişi o değil. Cinayetin yeni bir Harun’u vardır: Osman Harun (Evliya Aykan). Yine ofiste Melike komiserini (Derin Beşikçioğlu) görüyoruz. Bir atari masrafı ile yeni bir savcı ile tanışıyoruz. Şule bir gence aşık oldu, Behzat’ın ağabeyi Şevket Demirdelen Holding’e ortak oldu. Ankara bozkırlarında değişim rüzgarı eserken, kurumuş bir gölden çıkarılan cesetler, yeni dönemin ne kadar kanlı ve kumlu geçeceğini gözler önüne seriyor…
BİR ANGARA FANTEZİSİ
Behzat C. Çekiç ve Gül ayrı bir hikaye, konusu hakkında yorum yapmak gerekiyor ama öncelikle Ankara sorununa kısaca değinmek istiyorum. Behzat C. Bir Ankara polisiye gerilim filmi. Bu vurgu bile kendi içinde bir başkaldırı barındırıyor: İstanbul’a başkaldırı. Sanırım hiçbir polisiye hikayemiz geçtiği şehrin adını veya şehrin adını vermemişti. Ahmet Ümit’ten uyarlanan Karanlıkta Koşanlar (2001) ve Şeytan Ayrıntıda Gizli (2004) başta olmak üzere İstanbul’da geçen birçok başarılı polisiye hikayemiz var. şehir ve ara sokaklarında dolaşıyor. Başkomiser Nevzat bir bakıma çöp tenekelerine tünemiş kedilerle, sokak köpekleriyle, her meslekten uğurlu ve şanssız insanlarla iç içe olan bir karakterdir. Özetle İstanbul’daki durum bu. Her yönüyle zengin ve kalabalık, eğlence dünyası bir gecede bir uçtan bir uca dolaşılamayan şehrin olay yeri de biraz kendine benziyor: kaygan, şaşırtıcı, kentine (benliğine) aşık.
Behzat C. ise polisiye hikâyede Ankara’ya böyle bir anlam yüklememişti… Şehir göze çarpıyordu ama metin daha mesafeliydi, ara sokaklarındaki sıkıntıyı ve keyfi keşfetmemişti. Aynı zaman. Zamanla şehir o kadar tanıtıldı ki ister istemez bir güzelleşmenin adresi oldu ve ayazlara dayanmak şartıyla yaşanacak bir yer haline geldi.
2010 yılında ilk bölümleri yayınlanan dizinin ön plana çıkmasında şu iki unsurun rol oynadığını söyleyebiliriz. İlk olarak Behzat Ç. Seyirciye tam anlamıyla “ülkemin insanları” diye aktarıldı ki bunu daha sonraki dönemlerde gördük. Babasından askere, annesinden gizemli ve nüfuzlu burjuvaya bağlıydı ama bunun da ötesinde heteroseksüel erkeği aşan bir hassasiyeti vardı. Sözde bu duyarlılığı daireye kaçarak dengeledi. Behzat burada farklı bir tartışma başlatarak “Komiser Nevzat mı Behzat mı?” sorusunu gündeme getirdi. ve diyaloğa açık bir halk adamı lehine cevap verdi. Seyirci bu polisi çok sevdi. Yansımalarını kendinde buldu. Vicdanına sarıldı, sorgu odasında kendini asmasına hayret etti. Behzat zulmünü sokakta değil, kendisine ayrılan alanda yapıyor ve bir bakıma sokağa taşan derin anlayışın ötesine geçiyordu. Behzat, “görevini yaptığı” için gönüllerde hiçbir kaygı uyandırmayan bir polisti.
Diziyi öne çıkaran bir diğer unsur da Ankara’da geçiyor olmasıydı. Dizi, İstanbul’dan sıkılan seyirciye ilaç oldu. Görülmemiş yerler, kuş bakışı (Atakule, Botanik park vb), farklı gettolar (Kale) ve Behzat Ç. Görsel bir zenginlik de sunuyordu. Bütün bunlarla birlikte Ankara’nın özgün yapısına odaklanmak gerekiyor. Dışarıdan bakanlar için Ankara çok özel ve biraz hüzünlü bir şehir. Sevgili Çiğdem’in (Şanlav) deyimiyle “devlet-şehvet düzleminde gelişmiş”; Bir devlet kurumunun, bir pavyonun, bir birlik veya dernek başkanlığının, ardından bir başka gece kulübünün, çatışan mekanların yan yana dizildiği bir şehir Ankara. Devlet oldu bir partiye vakit kalmadı ya da mesai ile sosyal hayatı tamamen ayırdı; İnsanların mesai saatleri dışında bu cümbüş mekanlarına kaçtığı, bazen çekingen bir şekilde sığındığı, bazen de koca memeli ön masaların ayrıldığı bir şehirdir.
Komiser Behzat’ın her akşam köşke gitmesi birçok izleyici için abartı olmuş olabilir ama ne yazık ki bu durumun karakterle ilgili bir abartı ya da tesadüf olmadığını üzücü bir olayla yaşadık. Kısa bir süre önce Ankara’da bir eğlence mekanında çeşitli devlet kurumlarında çalıştıkları öğrenilen birkaç kişi olay çıkararak müzisyen Onur Şen’i şarkıyı çalmadığı gerekçesiyle öldürmüştü.
Ankara bu garip ikilemin ortasında ve denizin yokluğuyla uğraşmak zorunda. Büyük şehre bir göl yeter mi? Bu denizsiz olma hali, “coğrafya kaderdir”, “coğrafya kaderdir” genellemesine bağlıdır ve Ankara büyük bir şehir, kültürel bir İç Anadolululuk, ılıman bir bozkır ruhu ile kesiştiği noktada hissedilir. devlet ve şehvet. Kara toprağı, gri betonu ve tutku sarısını buluşturan bu şehirde…
KÖTÜLÜKLE ÇABALARDA YENİ BÖLÜM: ÇEKİÇ VE GÜL
Behzat Amir yeni dönemde yeni bir sayfa açarken değişen modüller ve natıra gibi “değişmeyenler” ile yeni bir toplu mezar olayını keşfediyor. Seri cinayetler ya da yıllar önce işlenen cinayetler, bulunan cesetler üzerinden gündeme getiriliyor. Hammer ve Gül, “devlet-beton-Memduh Başgan” siyasi belgesini açmak için Akbaba’ya toplu mezar yaptırır. Kedileri Gaspi’yi göl sandıkları bir yere gömen sızan grup, kurumuş bir göl görüntüsüyle uyanır. Akbaba bu ceset kokuyor!
Behzat Ç. yeni sezonunda daha sakin bir tempoda ilerleyecek ve sezonu Demirdelen ailesi ile mücadeleye adayacak. Demirdelen ailesi ise hem sembolik bir rol oynuyor hem de siyasi bir portre sunuyor… Yeni Türkiye’den bir aile, Demirdelenler; Kusursuz servet biriktirmemiş, binalar dikerek büyümüş, zenginleştikçe zenginleşen, “Karanlık büyüyor” sloganını tamamlayarak ülkenin inancına düşmüş bir aile… Hatıra dikmeye çalışıyorlar. bugüne kadar kurumuş olan göllerin üzerindeki ormanlar ve bağlanmış taşların arasından uzanıyorlar.
Bu ailenin üyeleri arasında psikopatik hatalar vardır. Mehmet Ali Nuroğlu’nun canlandırdığı Yücel’in, inşaatın yanı sıra kara işleri de ekleyerek şirketin portföyünü genişlettiği aşikar. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Yücel’in diziye girişi 2019 yapımı Behzat Ç’nin açılışını andırıyor. Bir işkence seansına katılan Yücel, sorgulanan kişiden istediğini alamayınca boğazını keser. Bu çok kolay bir denklem. Dizideki korkunçluğun alâmeti boğaz kesilmesiydi! Kötüyü ve psikopatı diziye koyan senaristler ilk iş ona boğazını kestirirler. Bu, karakterin gelişimini baltalayan yüzeysel bir yaklaşım… Üstelik Behzat Ç. başkomiserin melankolisini atlatan ve diziye Ercüment Çözer karakteri dahil olana kadar şiddet sahneleri içermeyen bir diziydi. Ercüment ayarları bozdu ve bir bakıma diziye sadizm kattı. Behzat Ç için akıllıca olmaz. stilize şiddet gösterilerine tenezzül etmek ve bu yolda yürümek. Unutmayalım ki dizi, siyasi göndermeleri ve duygusal açılımlarıyla adeta yere basıyormuşçasına dikkat çekiyor. Bu yeni bölümün seyri senaristlerin tercihlerine göre belirlenecek.
Senaristlerin insafına/insafına kalan bir diğer konu da her karakterin birbirine sövmesi ve sürekli birbirine kızması… Behzat komiserini ve grubunu bu şekilde tanıyoruz ama bir yerden sonra sıkıcı oluyor. Diziye yeni katılan Osman Harun bile hepinizin ağzı bozuk diyerek durumdan şikayetçi. Aynı zamanda ağzı bozuk, sinirli bir subaydır. Sorun sadece ofisle sınırlı kalsa ne güzel, herkes sürekli küfür ediyor. Savcısı sınırlı, mafyası sınırlı, psikopatı sinirli… Hal böyle olunca diyaloglar sağlıklı bir şekilde izleyiciye aktarılmıyor. Bir karakter ağzını açtığında, başka biri küfür ederek veya ciyaklayarak kelimeyi karalar. Bu tarz seyirciyi yoruyor ve ilerleyen bölümlerde daha da yoracak.
* *
Behzat C. Hakkında çok şey söylenebilir. Ankara-İstanbul ikilemi ele alınabilir, başkentin kendine has atmosferi derinleştirilebilir. Hammer ve Gül de detaylı bir şekilde yorumlanarak siyasi sınırın nereye varacağı ve nerede duracağı incelenebilir. Ancak Behzat Ç. bir televizyon dizisidir. Uyudukları yer onları üzmesin: Zeynep Özçelik, Ayhan Özçelik ve Nilgün Özçelik.